Ayşe Tolga anlattı: "Kendimi mesleğe teslim edemedim. Ruhum bir yere kadar kaldırdı. 30'umdan sonra yeni bir hayat kurdum.."
Oyunculuk kariyerini geride bırakan Ayşe Tolga hayatının bilinmeyen noktalarını Marie Claire dergisine anlattı. Babasını kanserden kaybettikten sonra başka bir hayatın kapılarını aralayan Tolga, iki yıl önce de kendi organik kozmetik markası Aisha’yı kurdu. Ayşe Tolga, kendi deyişiyle evrenden sipariş ettiği eşi Marsel Eskinazi, beş kedisi ve bir köpeğiyle çok mutlu bir hayat sürüyor. Önümüzdeki mart ayında ise aralarına bir de bebek katılacak.
* Ayşe Hanım huzurlu bir hayat sürüp ekranlardan uzak mı kalıyorsunuz?
Kendime artık yeni bir kariyer yarattım. Bir kozmetik markası kurdum ve bunu bir iş haline getirdim. Oyunculuk hobi gibi yapabileceğiniz bir şey değil, çok zamanınızı alıyor.
KULİS YAPMANIZ LAZIM
* Nasıl oldu da bıraktınız?
Oyunculuk tutkuyla yapılırsa, yapılır. Benim için öyle değildi. Bu mesleğe her anlamda kendimi yüzde yüz teslim etmedim. Bunu sadece oyuncu olanlar bilir; oyunculuk maddi manevi acılı bir süreç. Ruhum bir yere kadar kaldırdı... Beni rahatlatacak bir şey yapmak istedim.
* Bu iş sadece yetenek işi de değil...
Tabii kulisler yapmanız lazım, daha politik olmanız lazım. Şans da önemli...
KOCA PARASIYLA AÇMADIM
* İki yıl önce kozmetik markanız Aisha’yı yarattınız. Bu süreçten biraz bahseder misiniz?
Bunun öncesi de vardı. Londra’da aromaterapi eğitimi aldım. 30’lu yaşlarda yepyeni bir kapı açmak çok hoşuma gitti. Aisha ’Ay canım sıkıldı, kendime bir şey yaratayım’ durumu değildi. Koca parasıyla butik açmak değil bu; bir marka. Türkiye’nin ilk doğal kozmetik ve aromaterapi markası aynı zamanda... Ürünler çok sağlam, yüzde yüz organik ve aromaterapik içerikli.
* Eşiniz Marsel Eskinazi’yle ne zaman tanıştınız?
2004’te... Siz değiştiğiniz zaman aşk zaten size geliyor. O zamana kadar ben hep aynı sarmal çemberin içinde, aynı mutsuz ilişkileri tekrarlayan biriydim. Bunun karşındakiyle değil, sizinle ilgili olduğunu anlıyorsunuz. Kişisel gelişim bu demek. Çok basit bir şey... Adımını at, bakış açını değiştir, o kapıyı kapat, seni mutlu eden kapıyı aç...
* Bu ilişkinizde farklı olan ne?
Marsel de benim gibi kişisel gelişimine çok zaman ayırmış biri... İç dünyanın zenginliğine çok önem veriyor. Beni her anlamda destekliyor. Beraber yoga yapıyoruz. Hindistan’a da gittik.
* Bu arada bebek bekliyorsunuz. Neler hissediyorsunuz?
Bebek de planlıydı tabii, her anlamda kendimi hazırladım. Hem fiziksel olarak hem de zihinsel olarak temizlendim.
* Sağlıklı yaşamaya çalışmanın ya da doğaya yakın olma isteğinizin ardında neler yatıyor?
94’te ’Şehnaz Tango’ya başladığımda babama kanser teşhisi kondu. 98 yılının nisan ayında onu kaybettim. O yaz eniştemi de aynı hastalıktan kaybettim. Her anlamda zor bir yıldı. Ölüm size çok farklı bir olgunluk kazandırıyor.
* Neler yaşadınız o günlerde?
Hayatımı sırt çantama doldurarak yaşadım. Üç-dört yıl göçebe gibi arkadaşlarımda kaldım. Hiçbir şey çok anlamlı gelmiyordu bana. Bu deneyim sizi bir sürü şeyle karşı karşıya getiriyor. Bir kere kesinlikle hastalanmak istemiyorsunuz. Meditasyon, yoga, şifa gibi konularla ilgilenmeye başladım.